Friday 21 July 2023

Yeşil Gecenin Ötesi

Geçen yaz Bandabulya'daki sahafa gittim. Rıdvan'a Reşat Nuri'ye olan hayranlığımı anlatınca, Fethi Naci'nin 'Reşat Nuri'nin Romancılığı' kitabını tavsiye etti. İlk olarak, kitabın içindekiler kısmında Yeşil Gece ile ilgili bir bölüm olup olmadığını kontrol ettim. Yeşil Gece, Reşat Nuri'nin en sevdiğim romanıdır, kısa da olsa bir bölüm olduğunu görünce sevindim.

 

Nazım Hikmet'in Yeşil Gece'nin hayranı olduğunu Naci'nin kitabında öğrendim. Nazım, kitaptan çok etkilendiğini belirten bir notla, kitabın bir kopyasını Memet Fuat'a göndermiş. Daha sonraki yıllarda, kitap Rusça'ya çevrilmiş; önsözünü de Nazım yazmış. Nazım, 1960'lı yıllarda, Yeşil Gece'yi güncelliğini koruyan bir kitap olarak tarif ediyordu. Yıl 2023, yayımlandığından tarihten günümüze bir asır geçmiş...

 

Yeşil Gece, 1928 yılında yayımlandı. Roman, 1908'de başlar ve Cumhuriyet'in kurulmasıyla sona erer. Romanın kahramanı, İzmir yakınlarında bulunan Sarıova kasabasının Emin Dede İlkokulu Başöğretmeni olan Şahin Efendidir. Şahin, “memleketinde açık güneş altında toprakla, çamurla oynayarak büyümeğe başlamış bir köylü çocuğu”dur ve “sağlam bir vücudu, sağlam bir kafası vardır”. 

 

Şahin'in babası, "ittihad-ı İslam (İslam Birliği)" hayalinin bir gün gerçekleşeceğine inananlardandır. Şahin'i kendisine "hayrül halef (hayırlı evlat)" olarak yetiştirmek ister ve bu nedenle onu, "ittihad-ı İslam" hayalini bir gün gerçekleştirecek olan Yeşil Ordu'nun bir neferi olabilmesi için medreseye gönderir. 

 

Şahin, ‘Yeşil Bayrak gelecek, dertler bitecek’ düşüncesiyle medreseye girer, ancak aradığını bulamaz. Medresede yaşananları görünce, buradakiler "baştanbaşa cahil, korkak, menfaat-perest ve müfsit" der ve hayal kırıklığıyla medreseden ayrılır. Öğretmen okuluna kaydolur. 

 

Şahin, öğretmen okulunu bitirdikten sonra tayini İstanbul'a çıkar. İstanbul'da kalmak istemez ve Anadolu'ya gitmek ister. Tayini değiştirmek üzere "Maarif Nezareti Tedrisat-ı İbtidaiye” (Eğitim Bakanlığı İlköğretim) Birinci Şube müdürü Basri Bey ile görüşmeye gider. Başlangıçta Basri Bey bu isteğe şaşırır, ancak sonra kabul eder. 

 

Şahin Efendi'nin yeni tayini, "on iki haneye bir cami ve mescit" düşen Sarıova'ya çıkar. Şahin Efendi, Sarıova’ya varınca, “bizim muharebe meydanı göründü” der.  

 

Şahin Efendi, Sarıova'ya vardıktan kısa bir süre sonra kasabanın önemli ama bir o kadar da gerici ve çıkarcı kişileriyle tanışır. Bu kişiler; Hafız Eyüp, Müderris Zühtü Efendi ve İttihat ve Terakki'nin Katib-ı Mesulü Cabir Bey’dir.

 

Şahin Efendi, kasabanın ileri gelenleriyle tanıştıktan sonra, kendi kendine, “Ben, Sarıova’da softalığı bilfiil iş başına gelmiş görüyorum.” der. 

 

Romanın geriye kalan kısmında, idealist bir öğretmenin Hafız Eyüp liderliğindeki gerici güçlerle mücadelesini ve yaşadığı sıkıntılıları anlatır. 

 

Sarıova, oldukça geri kalmış bir Anadolu kasabasıdır. Başöğretmen Şahin Efendi, kendi düşüncesine göre köyde bazı yenilikler gerçekleştirmeye çalışır. Yeni bir okul binası inşa ettirmeye başlar. Birçok entrikalarla karşılaşır, ancak arkadaşlarının ve dürüst insanların yardımıyla okul binasını inşa ettirmeyi başarır. Ayrıca, okuldaki birçok öğrencinin sarıklarını çıkarmasını sağlar.

 

Romanın en etkileyici kısmı, son kısımdır. Birinci Dünya Savaşı başlar ve Şahin Efendi, Sarıova'dan ayrılmak zorunda kalır. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasıyla Sarıova'ya geri dönebilir.

 

Sarıova'ya döndüğünde, Atatürk devrimleri baş döndürücü bir hızla devam etmektedir. Şahin Efendi, kasabanın çehresinin değiştiğini fark eder. Ancak yapmaya çalıştığı yeniliklere bin bir türlü entrikayla engelleyen gerici güçlerinin birtakım kozmetik değişikliklerle, bir asker gözetiminde, kasabayı idare etmeye devam ettiğini görür. Hafız Eyüp, sinek kaydı tıraş olmuş, hem sakallarından hem de "gericilikten" arınmıştır.

 

Bu duruma Şahin Efendi nasıl mı tepki verdi? Bana da bir görev verirler ümidiyle Hafiz Eyüp’e ‘Gel bir hatıra fotoğrafı çektirelim’ demedi tabi ki! 

 

“Zafer ve İnkılabın doğduğu yer” olan Ankara’nın temsilcisine durumu anlatmaya çalışır ama nafile. Garip bir şekilde, “zafer ve İnkılabın doğduğu yer” olan Ankara dinlemez. Hafız Eyüp’ün bir el işaretiyle, Şahin Efendi, gericilik ve vatan hainliğiyle suçlanarak kasabadan kovulur.

 

Kasabadan ayrılırken, Şahin Efendi “Çok doğru söylemişler…İnkılap denilen şey bir günde olmuyor” der. 


Başöğretmen Şahin Efendi ülküsünden vazgeçecek değildir; derdini anlatmak üzere, Ankara’nın yolunu tutar.

 

***  

 

1954 yılında Varlık dergisi Reşat Nuri ile bir röportaj gerçekleştirir. Kitap üzerine sorulan bir soruya verdiği cevaptan, Nuri’nin gerçekleşen devrimlerin niteliğiyle ilgili hala karamsar olduğunu anlıyoruz. Soru şöyledir:

 

“Yeşil Gece’de idealist bir öğretmenin geri kuvvetlerle mücadelesini ve çektiği ıstırapları anlatıyorsunuz. Bugün için memleketimizde böyle bir tehlikenin tamamen zail (ortadan kalmak) olduğuna inanıyor musunuz?”

 

Reşat Nuri’nin cevabı:

 

 “Eski kuvvetler dediğiniz taraf eski halinde, buna karşılık benim de yeni kuvvetler diyeceğim taraf hala bir avuçtan ibaret olduğu için hayır…Devlet sıkı davranabilirse irticai denecek muayyen olaylar çıkmaz, fakat inkılap daha uzun zaman yerinde sayar, mektepler ve başka vasıtalarla gerçek aydınların sayısını çoğaltacağımız zamana kadar…”

 

 

 ***

 

Simon Kuper, Türkiye'deki son seçim sonuçlarını yorumlarken, "laik Türkiye direniyor" şeklinde bir yorumda bulundu. Bu direniş yeni bir durum değilaslında 100 yılı aşkın bir süredir devam ediyor. Umarım seçim sonrasında yaşanan savrulma bir an önce son bulur ve mücadele daha sağlam temeller üzerine inşa edilerek devam eder…