Sola
inanan bir ekonomist olarak CTP’nin geçtiğimiz günlerde açıkladığı ‘Ekonomik ve
Sosyal Kalkınma’ programını incelediğimde solun taşıması gerektiğini düşündüğüm
ekonomik gailelerle örtüşmeyen birtakım politika önerileriyle karşılaştım. Konuların daha bilinçli bir düzlemde
tartışılmasına kendimce katkı koyabilmek amacıyla, söz konusu bazı önerilerin neden sol görüşle örtüşmediğini ve ekonomik
‘kalkınmaya’ neden hizmet etmeyeceğini değerlendirmeye çalışacağım.
106
sayfalık bu programın en dikkat edici kısmı, metnin 15’inci sayfasında yer alan
vergi politikaları. Biraz açacak olursak, ‘Vergi sistemi basitleştirilecek ve
kayıt dışılığın azaltılması suretiyle vergi gelirlerinin artırılması amacıyla
vergi oranları düşürülecektir’ denilen programda, ekonomik ve sosyal kalkınma
için vergi indirimi öngörüldüğü görülmektedir.
Amaç
kayıt dışılığın azaltılması olarak ifade edildiğine göre burada kamu
çalışanları hedef alınmamıştır, zira kamu kayıt altındadır. Bu da demek oluyor
ki vergi indirimiyle hedeflenen, özel sektörün yani bir anlamda sermayenin
vergi yükünün azaltılmasıdır.
Turizm
gibi, eğitim gibi büyük sermayenin konuşlandığı alanlar zaten teşvik yasalarıyla vergiden muaf
tutulduğuna göre, o halde bahsedilen vergi indiriminin, vergi gelirlerini artıracağı
iddiasına anlam vermek zor. Bu olsa olsa hali hazırda toplanmakta olan vergiyi
daha da düşürecektir.
Kuzey
Kıbrıs ekonomisinin en önemli sorunlarından bir tanesi devlet harcamalarının,
gelirinden daha fazla olması. Bu tür bir vergi indirimi, bu sorunun daha da
büyümesine neden olacaktır. Bu da, yine programın 15’inci sayfasında yer alan
‘iç borcu artıracak yeni borçlanmanın gerçekleştirilmemesi için politikalar
ortaya konacaktır’ hedefiyle tutarlı değildir.
Bu
tür vergi indiriminin diğer bir olumsuz etkisi ise gelir dağılımını olumsuz
etkileyecek olmasıdır. Sermayedarın emekçiye göre daha varlıklı olduğu bir
gerçek. Bir de sermayedarın geliri devlet eliyle desteklenirse, iki grubun
gelirleri arasındaki fark daha da büyüyecektir.
Eğer
vergi gelirlerinde yaşanacak düşüş, vergi muafiyetleri kaldırılarak telafi
edilecekse, bunun açık şekilde programa konulması gerekir. Oysa vergi muafiyetleri konusunda programın
söylediği, mevcut düzenlemelerin gözden geçirileceğinden ibaret.
Dünyada
bu tür vergi indirimleri sağ partilerin kullandığı bir politika aracıdır. Bu
konuda verebileceğimiz en son örnek, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald
Trump’ın geçirmeye çalıştığı ve ‘sermayeye kıyak’ şeklinde anılmakta olan vergi
indirimini öngören yasadır. Vergi indirimine gitmek, yani Amerikan basınının
tabiriyle ‘sermayeye kıyak çekmek’, sağ bir partinin lideri ve büyük bir
sermayedar olan Trump için çok anlaşılabilir bir durumken, benzer bir politik
yaklaşımın CTP için kabul edilebilir olamayacağı aşikardır.
Vergi
indiriminin yanı sıra programda dikkatimi çeken diğer bir husus, programın
emeklilikle ilgili söyledikleridir. Önce,
‘kamu ve özel sektör emeklilik sistemlerinde yapısal sorunlar yaşanmakta,
kuruldukları günden beri kendi kendilerini finanse edememekte ve transferle
ayakta durabilmektedir’ tespiti yapılıyor. Daha sonra da ‘vergi reformuna eş
zamanlı olarak prim oranları ve emeklilik maaşları gözden geçirilecektir’
deniyor.
Vergi
muafiyetleri konusunda olduğu gibi yine ‘Gözden geçirilecektir’ ifadeleriyle
karşımıza çıkan bu konuda da neyin kastedildiği çok açık olmamakla birlikte görünen
o ki murat edilen ya emekli maaşlarını düşürmek ya da prim oranlarını artırmaktır.
Emekli
maaşlarını düşürmek daha önce denenen ama Anayasa’ya aykırılığı nedeniyle
uygulamadan kaldırılmak durumunda kalınan bir yöntem. Bu durumda geriye
primlerde artış seçeceği kalıyor. Bu da halen çalışmakta olan kesimin
maaşlarında kesintiye gidileceği anlamına geliyor.
Özetlemek
gerekirse, CTP’nin ekonomik ve sosyal kalkınmayı hedeflediği bu programın,
öncelikle barındırdığı muğlak ve altı tam anlamıyla doldurulmamış politika
önerileriyle bir kalkınma hedefine ulaşılabilmesi pek öngörülebilir değil.
Bunun
yanı sıra yukarıda dikkat çekmeye çalıştığım iki önemli unsur, yani gerek vergi
indirimi ve gerekse vergi reformuyla eş zamanlı olarak prim oranları ve
emeklilik maaşlarının gözden geçirilecek olması, hedefe konan ekonomik
kalkınmanın yine kamunun ve emekçinin sırtına eklenecek mali yüklerle sağlanmaya
çalışılacağını gösteriyor.