Thursday 20 May 2021

“Okullarda virüs var, internet kafelere gidin” demenin maliyeti


Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19’un yarasalar üzerinden insanlara bulaştığı iddia ediliyor. Çin mutfağında yarasa çorbası özel bir yere sahipmiş. Hatta, seyretmenizi tavsiye etmiyorum ama internette bu çorbanın videolarını da bulmak mümkün. Salgının ilk günlerinde, İstanbul’da bir pazarcı, “Dururken pırasa, yenir mi yarasa?” diyerek bu duruma tepkisini koymuştu ancak bu geç kalınmış bir tepkiydi. Kısa sürede, Covid-19, bütün Dünya’ya hızla yayıldı. Salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı yaklaşık 3.5 milyona ulaştı. Covid-19, ölümlerin yanında büyük ekonomik ve sosyal kayıplar neden oldu. 

 

Bütün bu kaosun içerinde, bu salgının iyi tarafı (eğer varsa), çocukların Covid-19’dan fazla etkilenmemesidir. Örneğin, ABD’deki rakamlara baktığımız zaman, 12 Mayıs 2021 tarihine kadar yaklaşık 568 bin kişi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetmiş. Bu ölümlerin sadece %0.05’i 0-17 yaş arası çocuklardan oluşuyor. Covid-19’un esas derdi, 65 yaş ve üzeriyle; ölümlerin %80’ı 65 yaş ve üzeri insanlardan oluşuyor. Diğer ülkelerde de benzer bir durum söz konusu.  

 

Bu rakamlara ne zaman baksam, “Öyle bir ölsem, öyle bir ölsem çocuklar, size hiç ölüm kalmasa…” diyen Aziz Nesin aklıma gelir…

 

Yayınlanan son araştırmalar çocukların, yetişkinlere göre, Covid-19’u daha az bulaştırdığını gösteriyor. Ayrıca, farklı ülkelerin deyimleri de okulların açılması nedeniyle virüsün bulaşma oranında kayda değer bir artışın olmadığına işaret ediyor.

 

Son yüzyılın en ölümcül virüsü çocuklara karşı insaflı davranıyor. Ama maalesef aynı şeyi, KKTC’deki politika yapıcılarla ilgili söylemek mümkün değil. Eğitim, yılbaşından beri durmuş durumda.  Okulların ne zaman açılacağına dair bir açıklama olmadığı gibi eğitim kayıplarının nasıl telafi edileceğine dair bir plan da yok ortada.  

 

KKTC hükümetinin tercihlerine anlam vermekte zorlanıyorum. İnternet kafeler açık; gece kulüplerinin de yakın gelecekte açılacağı ilan edildi. Ancak çocukların okula gitmesi yasak. Çocuklar okula gidemiyor ama internet kafelere gitmeleri serbest. Risk grubundaki insanlar dip dibe durarak grev yapabiliyorlar ancak Covid-19 daha az etkilenen ve bulaştıran çocukların okula gidemiyorlar.

 

Eğitim şüphesiz dört duvar arasında yapılan bir şey değildir. KKTC hükümeti, okulları yasaklayarak ve internet kafeleri serbest bırakarak çocuklara nasıl bir ‘eğitim’ vermeye çalışıyor acaba?

 

Haklısınız; eğitim kayıpları, sadece Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan bir sorun değil. Bütün Dünya’da eğitim kesintiyi uğradı. Ancak iyi yönetilen ülkelerde, okulları bir an önce açma çabasını görüyoruz. Nitekim, adanın Türk yarısında okullar kapalı iken, Avrupalı yarısında açık. 

 

OECD yaptığı bir çalışmada çıkan sonuçlar bu anlattıklarımı doğrular nitelikte. OECD’nin çalışması, en başarılı eğitim sistemine sahip ülkelerde, Covid-19 nedeniyle eğitimdeki yaşanan kesintilerin en kısa olduğunu gösteriyor. Eğitimdeki başarı ile iyi yönetim arasında güçlü bir ilişki olduğunu varsaymak yanlış olmaz sanırım.

 

İyi yönetilen ülkeler, okullarını mümkün olan en kısa zamanda açmayı amaçladılar çünkü ekonomik pastanın büyüklüğünün en temel belirleyicilerinden bir tanesinin eğitim olduğunu biliyorlar. Aynı zamanda, okulları kapalı tutmanın sosyal maliyetleri olduğunu da biliyorlar. KKTC’deki durum iyi yönetilen ülkelere göre biraz daha farklı. Bu fark da ekonomik büyüme modelleri arasındaki farktan kaynaklanıyor olmalı. KKTC ekonomisinin %50’si kayıt dışı!

 

Şimdi, okulları kapatmanın ekonomik maliyetine dönelim. Bu konuda yine OECD ekonomistlerinin, konuyla ilgili akademik çalışmalardan, yararlanarak hazırladıkları bir rapor var. Burada, o rapordaki bulguları kısaca anlatacağım. 

 

Önce eğitim kayıpların neden olduğu bireysel maliyetlere bakalım. Raporda, eğitim kayıplarının test sonuçlarında düşüşe neden olduğu not ediliyor. Bu düşüş de kaçınılmaz olarak, üniversite tercihlerine yansıyor. Yapılan akademik araştırmalarda, bir yıllık eğitim kaybının, mezuniyet sonrası çalışma hayatındaki geliri ortalama %10 düşürdüğü gösteriyor. Bu ortalama bir rakam. Bu oran Singapur’da yaklaşık %17 civarında.

 

Bu bireysel kayıplar, ülke genelinde de kayıplara neden oluyor. Bir yıllık eğitim kaybının, milli gelirde yol açtığı yıllık düşüş milli gelirin yaklaşık %4.3’ü kadar olduğu tahmin ediliyor.  

  

İlginçtir, geçtiğimiz günlerde, okulların kapalı olduğu bir dönemde, CTP yönetimi, uzun vadeli kalkınma planların önemine dikkat çeken bir açıklama yaptı. Yukarıda, anlattığım rakamlar ortadayken, uzun vadeli kalkınma için bugün yapılması gereken eğitimin yeniden, bir an önce, başlamasını sağlamaktır. Ülkede, ortalama eğitimin kalitesinde sorunlar olduğu açık. Eğitimin kalitesini artırmayı bırakın, okulların kapalı tutarak verimliliğin ve milli gelirin kalıcı olarak azaltıldığı bir ülkede kalkınma nasıl gerçekleşecek? Bu kalkınmanın kaynağı ne olacak? CTP’nin bu sorulara cevabı ne, merak ediyorum açıkçası!

 

Madem ki ülkenin ana muhalefet partisi kalkınmada uzun vadeli perspektifin önemini vurguladı. O halde, eğitim kayıplarının uzun vadeli ettiklerine de bakalım. Bir yıllık eğitim kaybının uzun vadeli maliyetini hesaplaya çalışalım. Yukarıda verdiğim rakamları baz aldığımda ve ekonominin her yıl %5 büyüyeceği varsayımı altında, 10 yıl içerisinde oluşacak kayıp bugünkü milli gelirin, yaklaşık %60’ı kadar.

 

KKTC özelinde, bu %60’lik kayıp, daha çok ‘göç yasaları’, daha çok kumarhane, daha çok yabancı işçi sömürüsü, daha çok ‘müdahale’ demek…

 

Buraya kadar sıraladıklarım, işin ekonomik maliyetleri. Okulları kapatarak ve internet kafe açmanın yaratığı sosyal sorunlar da olacaktır. Bu sorunları burada detaylandırmaya gerek olmadığı düşüncesindeyim.

 

Bir ülkede ekonomi kalkınmayı ve hayat kalitesini belirleyen en temel faktörlerden bir tanesi eğitimdir. Ekonomik kalkınmanın, düşük faiz politikalarıyla gerçekleşebileceğini düşünenlerin düştükleri vahim durumu “bir tripod ve bir kamera” aracıyla hep beraber seyrediyoruz… Maalesef, konunun önemine rağmen, tüm kritik konularda olduğu gibi, KKTC meclisinde konuyla ilgili tam bir sessizlik hâkim! Ve, üzülerek yazıyorum ki, maalesef, bu sefer olana bitene sessiz kalan sadece meclis değil…

No comments:

Post a Comment